Bundan siz deyin bin ben deyim iki bin yıl önce, belki de asla ziyaret etmediği toprakların şarabı üzerine ahkam kesmiştir Yaşlı Plinius. M.S 23 yılında Como'da dünyaya gelmiş, M.S 35 yılında ise babası tarafından Roma'ya götürülmüştür. Önemli kelamlar etmiş; onları not almış, gerek okumuş, gerekse köşe başlarında anlatılanlara inanmış ve insanlık tarihinin ilk ansiklopedisini yazmış.
Ansiklopedik bilgi ile yetinmemiş; sizin anlayacağınız iki bin yıl önce de insan yetinmeyi pek bilmezmiş, İyonya'nın baş tacı Klazomenai insanının, "Aynı Efesliler gibi pek tuzludur Klazomenai insanının şarabı, son günlerde az deniz suyu katmaya başladıklarından beri iyi kötü içilir oldu, yoksa içilecek şekli dahi yoktu." diyerek yememiş içmemiş şarabını eleştirmiş. Sonra zaman geçmiş ne olmuş ne bitmiş Osmanlı oluvermiş toprakların hakimi, Evliya Çelebi günümüz Urla Malgaca Pazarının ortasında yer alan uzun mu uzun heybetli mi heybetli bir asmayı dillendirmiş ve yetinmemiş; "Gelen geçen aşı yapardı, milletin gözdesiydi.’’ diye de eklemiş.
Yaşlı Plinius'un Sommelier'lere taş çıkaracak yorumları bir yana, Evliya Çelebi'nin Malgaca Pazarı hikayeleri diğer yana dursun; Yunanın diktiği, Lydia'nın işlediği, Persin gübrelediği, Romalının suladığı, Bizans'ın budadığı, Osmanlı'nın yaşattığı bağları, toprakları vardır zamanın Klazomenai'yi günümüzün Urla'sının. Yaşlı Plinius'un deyimiyle yıllar yıllar önce; "Tuzlu su da katsalar şaraplarına, şarap şaraptır." Toprağında üç bin yıldır üzüm yeşerir yarımadanın.
Her şeyin olduğu gibi bağların toplanmaya başlanmasının da bir zamanı ve usulü vardır. Eski Yunan buna Dionysos şenlikleri, yeni insan ise bağ bozumu diyedursun, aslında herkesin anlatmak istediği şey oldukça basittir; zeytine yağın, üzüme balın düştüğü gündür hasatın zamanı olan bağ bozumu.
Urla geçtiğimiz günlerde bu yıl yirmi dördüncüsü düzenlenen bağ bozumu şenliklerine ev sahipliği yaptı. Bu yılki bağ bozumunu eskilerden ayıran en güzel şey de; 2016 itibariyle hayata geçirilen "Urla Bağ Rotası" projesi oldu. Geçtiğimiz aylarda görücüye çıkan tarıma ve gastronomiye dayalı, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir turizm bölgesi yaratmayı amaçlayan proje, yedi şarap üreticisinin kafa kafaya vermesiyle oluşturuldu.
"Yarımada'da Hayatı Yakala" sloganı ile öne çıkan projede herkesin paşa gönlüne hitap etsin diye bağlar arasındaki ulaşımı sağlamak için; "Yürüyüş Yolu, Bisiklet Yolu, Zeytin Yolu, Bağ Yolu ve Mavi Yol"dan oluşan beş farklı rota belirlendi. Kimi biraz meşakkatli, kimi daha keyifli, kim mavi, kimi yeşil, kimi ise üzümün bal rengi.
Günümüzde Urla'nın 2500 dönümünde bağcılık yapılmakta. En yaygın üzüm 1990'lı yıllarda ağırlıklı olarak dikilmiş olan Fransız menteşeli Cabarnet Sauvignon. Bunun dışında Merlot, Chardonnay, Syrah, Alicante Bouschet gibi süslü isimlere sahip üzümler ve Boğazkere, Bornova Misketi, Sultaniye gibi lüks yemeklerde ısrarla sanki hep yabancı şarap içermişiz gibi yapıp kaçındığımız memleketin üzümleri de mevcut. Urla Şarap Üreticileri ve Bağcılar Derneği altında toplanan yedi bağın ikisi Limantepe ve Urla Bağ Evi henüz inşa halinde. Grubun önderliğini senede 200.000 şişe şarap çıkaran Can Ortabaş'ın bağı yapıyor. Urla Bağcılığın Şarapları artık Urla'nın ya da Türkiye'nin değil dünya şarap liderlerinin arasında olmaya emin adımlarla yürüyor. Tempus şaraplarındaki Petit Verdot yüzümde büyük bir gülümseme bırakıyor.
Bir diğer projeye ortak bağlardan Urlice'nin sahipleri ise; on altı yıl Amerika'da yaşadıktan sonra Napa California kültürünü bizim topraklara taşımaya karar vermiş, Urla semalarında bu işi ilk yapmaya başlayan, yapılabileceğini kanıtlayan bir aile. Menülerinde sadece pizza ve şarap var.
Projede yer alan USCA adını Klazomenaili filozof Anaksagoras'ın Us felsefesinden almış ve unutulmaya yüz tutmuş olan Foça Karası üzümü ile ben buradayım diye sesleniyor. Mozaik bağları ise ben sadece kırmızı şarap yapıyorum diyerek kendi çizgisini belirliyor. MMG bağları da gece hasadı ve geleneksel yöntemlerle yaptıkları şarapları ile 3000 yıllık geleneğin iyileştirilerek devam etmesine destek veriyor. Ailenin iki yeni üyesi olan Limantepe ve Urla Bağ Evinin de zincire 2018 yılında katılması planlanıyor.
İnsanlar bu kadar uğraşıyor, toprak 3000 yıllık tarih sunuyor, yaşlı Plinius'un eleştirdiği tuzlu şarabın yerinde yeller esiyor. Urla'nın şarabı Napa'ya hayli hayli taş çıkarırken Bordeaux'ya da göz kırpıyor. Memlekette, Ege'nin Yarımadasında yine çok güzel şeyler oluyor. Urla'nın 3000 yıllık üzüm geçmişi şimdi geleceğine dönüşüyor.